Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Okul, eğitim ve öğretim
Simit ve gazoz satıcılığı, kahve ve kebapçı çıraklığı, fabrika işçiliği, maliye memurluğu (liseden sonra sınavla, 8 ay), kütüphanecilik yaptım ama benim diplomalı mesleğim ortaöğretim Fransızca öğretmenliğidir. Daha sonra, TRT’de dış haberler ve televizyon, çevirmenlik, iki yayınevinde editörlük ve yayın yönetmenliği ve son olarak da gazete yazarlığı. Yaptığım bütün işleri sevgi, ciddiyet ve saygı ile yaptım. Yaptığım işlerden asla utanmadım. Ama şunu kesinlikle belirtmem gerekir ki çok ciddi bir ilk, orta ve yükseköğrenim gördüm.
Gördüğüm ilköğretimin bilgi ve genel kültür bağlamında dünya düzeyinin altında olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Öğretmenimiz Kadriye Toksözlü, tarih ve coğrafya derslerini ortaokul kitaplarından okuttu. Aritmetiği çok iyi okuttular. Türkçeyi çok iyi öğrettiler. Bir dili bilmek onu konuşmak değil, o dille yanlışsız ve olgun düzeyde yazmaktır.
Demokrat Parti iktidara geldiğinde (1950) orta ikide idim. Ortaokula başladığım yıl Türkçe dersinde bütünlemeye (ikmale) kalmak yoktu. Doğrudan sınıfta kalınırdı. Bu kaldırıldı; ardından tek dersten, iki dersten, üç dersten borçlu geçmek saçmalığı başladı. Lise son sınıfta, dört yıllık süre üçe indirildi ve olgunluk (bakalorya) sınavı kaldırıldı. Lise diplomasından sonra olgunluk sınavını veremeyenler üniversiteye giremezdi. Anımsadığım kadarıyla Teknik Üniversite, Siyasal Bilgiler Fakültesi, eğitim enstitüleri ve Yüksek Denizcilik Okulu dışında yükseköğrenim sınavsızdı. Ankara ve İstanbul dışında üniversite yoktu.
Lisede felsefe, mantık, sosyoloji ve astronomi okurduk ve asıl önemlisi test sınavı yoktu; bütün sınavlar yazılı yapılırdı. Test sınavı bilim ve düşünmenin düşmanıdır. Matematik ve geometri derslerinde problem çözümünü nasıl yaptığımızı teorem belirterek yazılı açıklamak zorunluydu.
Şimdi ilk ve ortaöğretimlerde bunların hiçbiri yok. Oysa ilk ve ortaöğretimin kalitesi ile bir ülkenin ilerleyip gelişmesi doğru orantılıdır. Bu ortalama 12 yıllık öğretim 2002’ye, AKP iktidarına kadar dünya ölçeğinin epeyce altına düşmüştü ama AKP iktidarının Tevhidi Tedrisat Kanunu’nu (Öğretim Birliği Yasası) yok sayarak mesleki imam hatip okullarını genel öğretim (laik ortaöğretim) okullarına rakip çıkarma saplantısı yüzünden tamamen çöktü. Bazı Arap ülkeleri dışında dünyanın hiçbir yerinde imam hatip okullarının benzeri yoktur. Avrupa ülkelerinde papaz ve rahip yetiştiren okullar çoktandır tamamen kapatılmış olup din öğrenimi yapmak isteyenler lise öğreniminden sonra ilahiyat (teoloji) fakültelerine gitmektedir. Bu konuda bilgilenmek isteyenlere İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi (Tekin Yayınları, 2015) adlı kitabımı okumalarını tavsiye ederim.
***
Bir İslamcı AKP’li, eğer özel koleksiyoncu değilse, otomobilin 1935 modelini değil 2021 modelini alır ama AKP iktidarı bu ülkenin çocuklarını okullarda 1000 yıl öncenin zihniyet dünyasına mahkûm ediyor.
YÖK verilerine göre, Türkiye’de üçü pasif olmak üzere toplam 203 üniversite var. Bunların 129’u devlet üniversitesi, 74’ü vakıf üniversitesi. Ayrıca dört tane de vakıf meslek yüksekokulu bulunuyor. Bu üniversitelerdeki öğretim elemanlarının toplam sayısı ise 179 bin 685. Bunların 30 bin 562’si profesör, 17 bin 778’i doçent, 41 bin 508’i doktor öğretim üyesi, 38 bin 289’u öğretim görevlisi, 51 bin 548’i araştırma görevlisi.
Gene YÖK’ün açıkladığı 2020-2021 öğretim yılı yükseköğretim istatistiklerine göre, Türkiye’deki üniversitelerde kayıtlı toplam öğrenci sayısı 8 milyon 240 bin 997. Toplam nüfusu 83 milyon 614 bin civarında olan Türkiye’de her 100 kişiden 9.85’i üniversite öğrencisi. Veriler, üniversite öğrencisi sayısının her geçen yıl arttığını gösteriyor. 2019-2020 öğretim yılında üniversite öğrencisi sayısı yaklaşık 7 milyon 940 bin idi. 2018-2019 öğretim yılında ise bu sayı 7 milyon 740 bin civarındaydı.
Türkiye nüfusunun onda birinin üniversite öğrencisi olması tam anlamıyla bir skandal. Ülkemizdeki 203 üniversitenin en azından 200’ü bir üniversitenin evrensel ölçülerine sahip değil. Sadece diploma dağıtım bürosu görevi yapıyor.
İlk üniversitesi 1200 yılında kurulmuş olan Fransa’da üniversite sayısı 67 (2018) ve öğrenci sayısı ise 2 milyon 551 bin (2016). Almanya’da ise 120 üniversite var. Almanya ve Fransa’daki üniversiteler gerçekten dünya çapında üniversiteler. Uygar ülkelerde üniversiteleri özerk akademiler (kendileri) yönetiyor ama ülkemizdeki üniversitelerin baş yöneticisi partili bir devlet başkanı.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!